29 Şubat 2012 Çarşamba

Meridyen farkının dayanılmaz hafifliği

İçimdeki maymunun gün be gün büyümesini seyrederken Darwin'e üç İhlas bir Elham okumadan geçemiyorum.
Sadece bölgesel bir yaşam değişiminden söz edeceğim. Uzun yıllar süren Doğu Karadeniz hikâyeme günün birinde aniden kazan kaldırıp mancınıkla batıya doğru fırlatıverdim kendimi. İş olsun maksat.
Ne kadar gözüm dönmüş olmalı ki bir ara ilimi fenni bir kenara atıp en sıkı kâhinlere bile gitmiştim. Çaresizlik böyle bir şeydir. İnsanın gözüne kataraktı küt diye indiriverir.
Hepsi de ağız birliği etmişcesine "yok bacım, asla gidemeyeceksin buralardan, çıkış yok" demişlerdi. Şimdi hepsine birden toplu mail atıp "ne oldu? Şiştiniz mi?" desem çarparlar mı ki beni?
Devlet memuru olmasaydım, bir ömür aynı şehirde ancak mahallenin delisi olarak yaşamam olasıydı. Her ne kadar dem dem köpekler gibi memleket özlemiyle yanıp tutuşsam da gurbet her zaman acı bir şey değildir. Bazen iyidir.
Altı evliya üstü eşkıya denen bu şehre geleli altı ay doldu dolmasına ama ben ancak bugünlerde bahçe duvarlarına tutunmadan köşedeki bakkala kadar gidip gelmeye başladım.
Nüfusu üç yüz bini aşmayan bir yerleşim yerinden, tutup iki buçuk milyon kişinin yaşadığı bir şehre gelince, insan ister istemez eşekten düşmüş karpuza dönüyor. Eskiden dolmuşa biner, taş çatlasa yirmi dakika içinde şehrin bir ucundan öbür ucuna gidebilirdim. Lâkin büyük şehir dedikleri başka bir şeymiş. Aylardır buradayım fakat şehir merkezine gitmişliğim üçü bulmamıştır. Atalet desem değil, vakit yok mazereti yavan, sanırım tırsıyorum.
Çarşıya gittiğimde ise altı saatten evvel eve döndüğüm vaki değil zaten. Gördüğüm her bir şeye iki saat ağzımı ayırmaktan, çarşıya çıkış sebebimi hatırlayamaz oluyorum.
Onu bunu bilmem de insan bir şehirde nefes alamayacağına kanaat getirmişse, bedeli ne olursa olsun tüm korkularına meydan okuyup en tezinden tası tarağı toplamalı, derim. Yeniden doğmaya benziyor bu. Her şey ve herkes yeni, sosyal baskı sıfır. Çok sevimli ve masum duruyorsun bir kere. Herkes başına toplanmış "aguu" falan yapıyormuş gibi. Hoş be!
Biz 657'liler familyası için bir şehirden sıkılma limitinize, "senin aklın ermez bu işlere" deyip üç yıl ömür biçmiş yüce devletimiz. Üç yıl benim gibi biri için uzun bir zaman. İçimdeki maymun desen, arsızın teki. Bakalım daha kaç şehir, kaç hikâye eskiteceğiz birlikte. Nerede duracağız işte bu son istasyon diye

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder