16 Kasım 2013 Cumartesi

"Ağaç kovuğundan öyküler" Nilgün Bıyıklı

İlk kitap, ilk heyecan.
Uhh!!!
http://www.kitapyurdu.com/kitap/default.asp?id=675547&sa=153330787




Şalteri kim kırdı?

Öğleden sonra üst kattaki kır saçlı bunak herifin karısı geldi. Hoşgeldine gelmişmiş. Her gün kapımın önünden geçiyormuş ama bir türlü kısmet olmuyormuş. Halbuki çalışmıyormuş. Fakat çalışmayan insanların da kendilerine göre planlı programlı bir hayat düzeni olurmuş. İşte anahtar kelimelerden birini kullanmıştı. Düzen. En nefret ettiğim kelimedir. Kafamda şimşekler çaktı. Odada düzenli ne varsa dağıttığımı hayal ettim. İnsan ne garip bir varlık. Bunu hayal ederken kadına gülümseyerek dünyanın en masum insanıymışım gibi şefkatle bakıyordum.

Tarçınlı melisa çayı ikram ettim. Tarçın kokusu beni sakinleştirirdi. Bu, kesinlikle iyi bir tercihti. Evliliklerden, boşanmalardan, ikinci evlilikler ve hızla akıp giden yılların vefasızlığından konuştuk. Ağır bir hastalık gibi geçen yıllar, öyle her önüne gelen kadınla konuşulacak mevzu değildi çünkü. 


 Sonra söz döndü dolaştı merdiven boşluğu lambalarına geldi. Aslında abinin erkek kardeşi elektrikçiymiş. Hatta yarın diğer katlara sensörlü lamba takmaya gelecekmiş tam da. Allah'ın işine bak ki ben erken davranmışım. Ah şu işgüzarlığım… Yine başıma bela olmuştu demek.

Meğer apartmanda elektrikçi olmayan bir tek benmişim. Çünkü daha bu sabah alt kattaki öteki bunak da elektrikçi olduğunu söylemişti. Katlar arasında bunca negatif elektrik bu yüzden mi dolaşıyordu yoksa!
Abi biraz sinirli sanki, diye bir cümle kurdum.
- Ahaaha, evet ama saman alevi gibidir onun siniri. Hemen unutuverir. Hemen de özür diler.
Özür dilemek güzeldir, dedim. O canavar ruhlu dev adam, bir anda gözümde sevimli bir pandaya dönüşmüştü. O iri kıyım, kaba saba, evde sürekli böğürerek gezen herifin bir kadının karşısında hatasını anlayıp özür dilemesi inanılacak gibi değildi! Demek o hırçın ve nobran görüntüsünün altında kadife gibi bir ruh taşıyormuş.
-Hatta ona derim ki “bak sen unutuveriyorsun ama ben unutmuyorum. Bağırma öyle diyorum ama elinde değil işte.

Bu kadın kocasını bal gibi seviyordu! O adamı! Allah bilir o adam baklava dilimi desenli çorap da giyiyordur! Ona rağmen bile seviyordur! Çünkü kadın, o adamdan basbayağı sevgiyle söz ediyordu. Özür diliyorsa başka tabi, diyerek kapattım konuyu.
Siz de gelin birgün, dedi ve kapıya doğru yöneldi. Tam kapıdan çıkacakken “şalteri kim kırdı” diye sordu. Kalpler kırılmasın yeter ki, gerisi bir şekilde hallolur diyerek sırtını sıvazladım. Kapıyı kapattım, hemen koridorda duran mor masanın üzerindeki doğal gaz faturasına baktım. Elli altı lira gelmişti. Hayatımda ilk kez bu kadar ucuza ısınmıştım.
Kadına da ısınmıştım.