29 Şubat 2012 Çarşamba

İnsan insanın zehrini alır

Çoğu insan içine yığdığı suskunluğunu, sosyal paylaşım ve arkadaşlık sitelerinde bozdu. Bir yanardağ patlamasını andıran bu etkinlik sayesinde bir çoğumuz eskiye nazaran epey daha gevşemiş hissediyoruz kendimizi. Yoğun hayat telaşında sosyalleşmeye pek zamanı kalmayan bizler, asosyal olmaktansa, e-sosyal insanlar olmayı tercih ettik.

Bu çırpınışta beklenen sadece insan sıcaklığı olmalı. Bize yaşadığımızı hissettirecek küçücük bir işaret aldık mı, günü kurtardık sayarız hatta.
An gelir bir kapı tıkırtısı, bir ayak sesi taze kan etkisi yapar bünyemizde. Bazen bir telefon sesi, bazen karşımıza çıkan bir yazı, elektronik posta kutumuzun üzerindeki rakamlar sırf bu yüzden heyecanlandırırlar bizi.
Sabahları uyanır uyanmaz telefonunuzu açmanız, gün boyunca çok önemli işler peşinde koşturacak olmanızdan değildir sanırım.


Ne yapıp edip insan denen en şerefli mahlukatın kalbine akacak bir yol, bir iz ararız. Biliriz ki dünyadaki tek tokmaksız kapı insan kalbidir. Çünkü sadece o kapı içeriden açılır ve kapanır. Onca emek, sırf bu değer için verilir.

Bir çoğumuz oturduğumuz yerden teknolojinin sunduğu nimetlerle insanı fethetmeye çabalarken, teknoloji ile hemhal olamamış yurdum insanı da kendince çözümler üretmekten geri durmuyor.

Hedefini tam on ikiden vurarak hem de.

Karadeniz’in incisi, yeşil ve mavinin gergef gibi örüldüğü Rize, her yönüyle özgün bir şehir. Coğrafyasının aykırılığı, insanını da hayata karşı kafa tutmaya zorlamış. Bu şehrin sahip olduğu yüksek özgüvenin menşei eminim ki bu kadarla da sınırlı değildir.

Sedat Bey şehrin, şahsına münhasır insanlarından sadece biri. Zat- ı muhterem, Rize’nin İyidere ilçesinde ikamet etmekte. Kamyon şoförlüğü nedeniyle uzun yıllar yurt dışına gidip gelmiş. Son derece sosyal bir hayat yaşarken, geçirdiği bir kaza sonucu bir süreliğine zorunlu olarak eve tıkılmak zorunda kalmış. Ardından gelen emeklilik de tuz biber olmuş yaşadıklarına.

Tedavi sürecinin hemen ardından günlerce kendini evden dışarı atabilmenin yollarını aramış durmuş. En sonunda herkesi şaşkına çeviren eşi benzeri görülmemiş bir çözüm bulmuş.


Oturduğu apartmanın giriş katını kiralamakla başlamış işe. Tuttuğu daireyi dayamış döşemiş sonra da. Deri koltuklar, masa, sandalye, çay-kahve servisi derken kısa sürede teşkilatı kurmuş. Canlı çiçekler ve kafes kuşlarıyla da tamamlayıp yalancı bir cennete çevirmiş mekânı. Buranın ne tür bir işyeri olacağına akıl sır erdiremeyen yakınları merak içinde işin akibetini beklerken, Sedat Bey bombayı patlatmış:

- Burada sadece muhabbet alınır, satılır.

Dostlarıyla bir araya gelmekten son derece keyif alan Sedat Bey, sabah 8.00, akşam 20. 00 arası dükkânı açık tutuyor. Kendisinin dışarıda bir işi olsa bile, dostları anahtarın yerini biliyor.

Mekân, ilçe hiyerarşisinin en alt kademesinden tutun da, en üstüne kadar her statüden kişilerle gün boyunca dolup taşıyor.
Dairenin her türlü gideri de sadece Sedat Bey’in bütçesinden karşılanıyor. Dostlarının bütçe paylaşımı tekliflerini kesinlikle kabul etmeyecek kadar da gönüllü üstelik.

Kim ne derse desin Sedat Bey, hayata baktığı yerden son derece memnun.

Onun bu yaptığına “Allah akıl versin” diyen de çok oluyor,

“Bu devirde..böylesi..helal olsun!” diyen de..

O mutlu ya! Kime ne!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder