29 Şubat 2012 Çarşamba

Yoruldum...

Çocukken otuz beş kırk yaşlarındaki insanlar bana dünyanın en bilge insanları gibi gelirdi.


Hele de annem ve babam. Onlar o yaşlardayken ben on, bilemedin on iki yaşlarında falandım. Onların hiç hata yapmadığına veya yapmayacağına inanırdım. Okumuş insanlar değillerdi fakat onların bilgelikleri benim nazarımda Aristo’dan çok daha öteydi.
Her sabah çok erken saatlerde uyanır ve birlikte yer sofrasında saatlerce muhabbet ederlerdi. Onlar sohbetlerini ederken fonda TRT Ankara Radyosu türküler geçidi olurdu. Uyanmış olsam bile gözlerimi açmadan onların mırıltılarını dinlemeyi tercih ederdim. Bu bana güvenli bir beşikte yatma hissini verirdi.
Seher vakti başladıkları bu keyif, biz sofraya oturana dek sürerdi. Öyle sessiz sessiz ne konuşurlardı hiç kulak misafiri olmadım. Şimdiki aklım olsa belki de onları dinler duyduklarımı bir kenara not ederdim.
Ne kadar da huzurlu gelirdi bana birliktelikleri.
Akşamları erkenden eve gelen babamın “yemekte ne var hanım” sorusunu tebessüm ederek cevaplayan annemin yüzünde görevini başarıyla yerine getirmiş, kendinden emin ve mutlu insanların ifadesi olurdu.
Babamın anneme tek kızdığı konu, haber saatinde annemin televizyonun önüne dikilmesiydi. Annem buna aldırmazdı zaten. Söylemesi gerekeni dinletmeden ekranın önünden mümkünü yok çekilmezdi.
Özlediğim şey, sanırım onların hayatlarındaki bu sadelik ve bunun getirdiği huzur.
Şimdilerde anneme ve babama hayranlığımın zirveye çıktığı yaşlardayım. Fakat bu kadar yol almışlığıma rağmen hayat hakkında bilmediğim o kadar çok şey var ki bu neden böyle, idrak edemiyorum bir türlü.
Halen insanlardan kazık yediğime, arkamda birilerinin elinde kazıkla beklemelerine, kalleşliklere şaşırıyorum. Şaşmaya da devam edeceğim.
Gözümüz açılsın, hayata yenilmeyelim diye onlar bizi okuttular ama saflık ve iyi niyet kara bir bulut gibi tepemde olduğu sürece bu durum baki görünüyor.
Yoruldum. Sadece yoruldum. Her öküzün altında buzağı arayan insanlara hesap vermekten, yersiz yere kaçmaktan, korkmaktan ve imtina etmekten yoruldum.
Hele de bu sakıncalı piyadeler eğitimli insan kimlikli sahteliğe bürünmüşlerse, çaresizliğiniz iyice kuşatılmış demektir.
Cahile laf anlatmak deveye hendek atlatmaktan zor derler ama inanın bana eğitimli insana laf anlatmak deveye değil hendek atlatmak, adım attırmaktan bile zor.
Eğitim; ruhunda efendilik olmayan bir insana sadece ukalalık ve küstahlık yapma ehliyetini veriyor. Bu küstahlığı bloke etme şifresini henüz bulabilmiş değilim. Bulanların veya görenlerin insaniyet namına bir açıklama yapması önemle rica olunur.

Not: Bulanlar ödüllendirilecektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder