Çocukken otuz beş kırk yaşlarındaki insanlar bana dünyanın
en bilge insanları gibi gelirdi.
Hele de annem ve babam. Onlar o yaşlardayken ben on, bilemedin on iki
yaşlarında falandım. Onların hiç hata yapmadığına veya yapmayacağına inanırdım.
Okumuş insanlar değillerdi fakat onların bilgelikleri benim nazarımda Aristo’dan
çok daha öteydi.
Her sabah çok erken saatlerde uyanır ve birlikte yer
sofrasında saatlerce muhabbet ederlerdi. Onlar sohbetlerini ederken fonda TRT
Ankara Radyosu türküler geçidi olurdu. Uyanmış olsam bile gözlerimi açmadan
onların mırıltılarını dinlemeyi tercih ederdim. Bu bana güvenli bir beşikte
yatma hissini verirdi.
Seher vakti başladıkları bu keyif, biz
sofraya oturana dek sürerdi. Öyle sessiz sessiz ne konuşurlardı hiç kulak
misafiri olmadım. Şimdiki aklım olsa belki de onları dinler duyduklarımı bir
kenara not ederdim.
Ne kadar da huzurlu gelirdi bana
birliktelikleri.
Akşamları erkenden eve gelen babamın “yemekte ne var
hanım” sorusunu tebessüm ederek cevaplayan annemin yüzünde görevini başarıyla
yerine getirmiş, kendinden emin ve mutlu insanların ifadesi
olurdu.
Babamın anneme tek kızdığı konu, haber saatinde annemin
televizyonun önüne dikilmesiydi. Annem buna aldırmazdı zaten. Söylemesi gerekeni
dinletmeden ekranın önünden mümkünü yok çekilmezdi.
Özlediğim şey,
sanırım onların hayatlarındaki bu sadelik ve bunun getirdiği
huzur.
Şimdilerde anneme ve babama hayranlığımın zirveye çıktığı
yaşlardayım. Fakat bu kadar yol almışlığıma rağmen hayat hakkında bilmediğim o
kadar çok şey var ki bu neden böyle, idrak edemiyorum bir türlü.
Halen
insanlardan kazık yediğime, arkamda birilerinin elinde kazıkla beklemelerine,
kalleşliklere şaşırıyorum. Şaşmaya da devam edeceğim.
Gözümüz
açılsın, hayata yenilmeyelim diye onlar bizi okuttular ama saflık ve iyi niyet
kara bir bulut gibi tepemde olduğu sürece bu durum baki
görünüyor.
Yoruldum. Sadece yoruldum. Her öküzün altında buzağı
arayan insanlara hesap vermekten, yersiz yere kaçmaktan, korkmaktan ve imtina
etmekten yoruldum.
Hele de bu sakıncalı piyadeler eğitimli insan kimlikli
sahteliğe bürünmüşlerse, çaresizliğiniz iyice kuşatılmış
demektir.
Cahile laf anlatmak deveye hendek atlatmaktan zor derler ama
inanın bana eğitimli insana laf anlatmak deveye değil hendek atlatmak, adım
attırmaktan bile zor.
Eğitim; ruhunda efendilik olmayan bir
insana sadece ukalalık ve küstahlık yapma ehliyetini veriyor. Bu küstahlığı
bloke etme şifresini henüz bulabilmiş değilim. Bulanların veya görenlerin
insaniyet namına bir açıklama yapması önemle rica olunur.
Not: Bulanlar
ödüllendirilecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder