28 Mart 2012 Çarşamba

Heves kursak korelasyonu


Dersin ortasında üç tiyatrocu genç, rengarenk kıyafetleri ve coşku dolu ifadeleriyle sınıfa girdiler. Yarın okulda öğrencilere sunacakları “Pandora’nın rüyası” adlı tiyatro oyunlarının tanıtımı için gelmişlerdi.



Oyuncular sınıfla sohbet ederken, bir köşeye çekilerek tamamı sekiz yaşında olan çocukların gözlerindeki ışıltıyı, yüzlerine yayılan katıksız mutluluğu seyre daldım.

“Carpe diem” denen felsefenin onların gözlerinden çalınmış olabileceğini düşünüyordum.


Tam bu sırada gençlerden biri,  bu şahane gösteriyi izlemek isteyen çocukların, yarın öğretmenlerine 3 tl getirmeleri gerektiğini söyledi.



Çocukların yüzü bir anda ekşimiş reçel kıvamına dönüştü. Daha evvel hep 2 liraya gelen gösteri, şimdi ne olmuştu da 3 lira olmuştu? Belli ki hepsi bu sorunun cevabını bulmaya çalışıyordu.

Uzak bir yoldan bir haberci gelmiş, atını ağaca bağladıktan sonra, köy meydanında şenliklerle kutlama yapan ahaliye kara bir haber getirmişti.


Bu çocukların yaşadıkları eve giren aylık para, kimilerinin belki de bir yıl sonra değiştireceği fiyakalı bir cep telefonuna bir kalemde verdiği para kadar bile değildi. Yoksa onlar, 3 lira ile 2 lira arasındaki 1 liralık o devasa (!) farkı bilemezlerdi.



Tiyatrocuların sınıfı terk etmesinin ardından sınıfa derin bir matem sessizliği çökmüştü. Aleyna “bari 2 lira olsaymış”, Yunus Emre “kazıkçı bunlar!”

Merve  “Ama çok pahalı”, Elif  “annem ölse bu parayı bana vermez” derken ne demek istedikleri gayet açık ve netti.



Onların bu mutsuz ve düşünceli haline duygusallaşıp önce her çocuk için lazım gelen 1 liralık farkı ben karşılamayı düşündüm. Sonra bunun çok makul olmayacağını, aşırı korumacı anneler gibi davranırsam hata yapacağımı, bilakis hayatın acımasız ve soğuk yüzüyle ara ara karşılaşmanın onları hayata daha sağlam hazırlayacağını düşündüm.


Sonuç olarak; hayatla aralarında açılan farkı her istediğimde ben kapatamazdım. Zira hayat böyle bir şeydi: Çok istediğin ama bazen asla erişemeyeceğin bir güzelliğe, ağzın beş karış açık, bakakalmak!




2 yorum:

  1. Ne kadar da haklısınız öğretmenim. Keşke bu emeği karşılayacak bir devlet kurumumuz olsa. Evet bunun parası çocuklardan alınmamalı, aynı ekşimiş ifadeyi her bir sınıfta, özellikle de gelir düzeyi düşük bölgelerde görmek beni de kahrediyor. Ayağında doğru dürüst ayakkabı olmayan bir çocuktan, para istemek hayatımda yaptığım en zor şey. Keza zaten, belki de bu yüzden hala dekor ve kostüm parasını ödeyemedim. Bankalarla gırtlak gırtlağayım. Bunun yanında o alınan paradan yarısını (bazen fazlasını) okula bırakmak zorunda olmasam; iki de değil 1 liraya oynardım oyunu. Ama Devlet okullarımızın da bu oyunlardan başka bir gelir kaynağı yok ve okul giderlerine verebilecekleri bir para yok. Doğal olarak onlar da kendilerince haklı
    Onlar haklı, biz haklıyız, siz haklısınız.
    Biz konuşuyoruz, olan çocuklara oluyor kısacası. Sıkıntılarınızı tüm kalbimle paylaşıyorum, ayrıca çok teşekkür ederim; hala bu denli duyarlı öğretmenlerimiz olduğunu gösterdiğiniz için. Umarım bir gün, bir çözüm getiririz tüm bu sıkıntılara.. Sevgiler

    YanıtlaSil
  2. Buarada Ben Pandora )) Sinem Yılmaz yani.

    YanıtlaSil