16 Mayıs 2012 Çarşamba

İz




İnsanlığın en büyük rüyası ölümsüzlüktür. 
Çoğumuz dünyaya bir dizi çocuklar getirerek, ismimizin yeryüzünden silinmeyeceğine inanır, yüksek egolarımızı bu şekilde tıka basa doyurmuş oluruz.




Bu sayede çocuklarımız benliklerimizin birer uzantısı olarak yaşamlarını sürdürürler.
Farkındayım, bu gece biraz fazla acımasızım.

Çocuk sahibi olmayı dilemek, bana kalırsa hayatın en büyük bencilliğidir. Sosyal, global, dini, uhrevi veya manevi güdülerle çocuk sahibi olanlar da vardır elbette. Sözüm onlara değil.

“Ölmeden evvel bu dünyaya bir kitap bırakmak istiyorum” derken, gözlerinin ışıldaması bu yüzdendi. Aile kurmak ve anne baba olmanın dayanılmaz ağırlığı…
Hayır, bunların hiç biri onun bünyesine uygun değildi. Kaçımızın uygundu gerçi. Tek fark o bunun farkındaydı sadece.

Onu çok iyi tanıyordum. Türkçe’yi onun kadar iyi kullanan, bir o kadar entelektüel, zekâsı kadar kalemi de keskin ve kıvrak birinin, kendi adıyla sanıyla bu nalet dünyaya bir kitap bırakma arzusu, bence bütün insanlık için sadece bir lütuf sayılabilirdi.

“Bir aile kuracak, çoluk çocuk sahibi olacak yapıya sahip değilim. Yalnız bir kitap yazmadan da ölmek istemiyorum açıkçası”

Bu cümle ile çarpılmıştım. Kaçımız, evvelinde bu sorguyu yaptık kendimizde? Bazen sırf sosyal baskılardan sıyrılmak için doğurulmuş, içimizden fışkıran anne baba olma sevdası yüzünden doğmuş; yığınla ortalıkta sürünen mutsuz, şımarık, düşük özgüvenli veya memnuniyetsiz çocuk silsilesini görünce, insanlığın bu iz bırakma işini biraz fazla abarttığını düşünüyorum.

Bilmiyorum. Eskiden bildiğim her şeyin şimdi bir hiç olduğunu bilmek bir yana, bir zamanlar çok arzu ettiğim ama artık pek umursamadığım, bir gün her şey ve hepimiz gibi yok olup gidecek olan dünyaya bir kitap bırakma hayalimi, neden bilgisayarımdaki “ertelediklerim” dosyasına kaydetmiş olduğumu dahi bilmiyorum bugün.


3 yorum:

  1. Nilgüncüğüm, zamanım yettikçe, yazılarını ve küçük hikayelerini beğeniyle okuyorum. Özellikle bu yazını çok beğendim. Bu konuya ne kadar doğru yaklaşmışsın. Bu mutsuz, şımarık, özgüveni düşük yeni nesil, maalesef bizim neslin çocukları. Bizler bu derece memnuniyetsiz ve özgüvensiz değildik diye hatırlıyorum.
    Bu arada, kitap yazma hayalinin, er geç gerçeğe dönüşeceğinden de eminim, bu konuda sana güveniyorum.

    YanıtlaSil
  2. vay vay vay canına diyorum yine alkışlarımı tutamıyorum :)

    YanıtlaSil
  3. bir düzelme isteyebilir miyim? haddime olmayarak... türkçeyi güzel kullanmak adına... yazıdaki 'nalet' kelimesini 'lanet' olarak düzeltirseniz iyi olur..

    yazı herkesi düşündürmesi gereken ve ister istemez düşündüren bir yazı... elinize sağlık!

    YanıtlaSil