13 Mayıs 2012 Pazar

Annem'e

Bazen çok kısa bir zamanda bile atılabilir kocaman dostlukların temelleri. Serap diyorum, candır canandır.

E malum anneler günüydü bugün. Annesiz bir anneler günü salya sümük olmadan atlanmaz.
Serap’la geçireceğimiz ilk anneler günümüzdü bu. Aradı, hazırlan anneme gidiyoruz dedi. Günler öncesinden hazırladığım hediyemi de alarak dışarı çıktım.
Arabasına atladığımız gibi annesinin evinde almıştık soluğu.

Anne bizi kapıda güler yüzüyle karşıladı. Sarıldı, öptü, kokladı.
Annemin hayatta olmadığını bildiğinden, bugünü badiresiz atlatabilmem için tahmin edilebilir bir endişe vardı üzerinde.
Sürekli "ben de senin annen sayılırım, ne zaman istersen gel, neye ihtiyacın olursa bu kapı sana açık" gibi tekrarlarla kendimi iyi hissetmemi sağlamaya çalışıyordu.

Bir ara Serap annesini öptü yanımda. Anne o kadar naif, o kadar ince fikirliydi ki ona doğru eğilerek ve sessizce “Şimdi sırası mı” dedi. Bu tip bir davranışın öksüzlüğümün altını çizeceğini düşünmüş olmalıydı. Sırf o bunu düşünmesin diye yapay ama şen bir kahkaha attım.
Ne diye üzülsündü. Bir tek annesiz ben miydim şu koca dünyada? Ama orada annesiz olan bendim.
Yine de çok şık bir hareketti.

Havayı değiştirmek için kalkıp hediyemi sundum. Çok mutlandı anne. Şefkat dolu bakışlarla iki eliyle saçlarımdan başlayarak tüm yüzümü küçük bir çocukmuşum gibi usul usul sıvazladı.
O elin dokunuşları,  şifa dağıttığına inanılan bir şeyhin, müridinin sırtını sıvazlaması kadar huzur vericiydi. Gözlerimi kapattım, saçlarımda ve yüzümde gezinen ellerin anneme ait olduğunu düşündüm.

Birkaç saniyelik de olsa geçmişin o huzurlu ara sokaklarında dolaştım.

Zaman, beni beklediğini kulaklarıma fısıldarken ışık hızıyla annemle vedalaşıp, soğumaya yüz tutmuş çayımdan bir yudum aldım.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder