14 Mayıs 2012 Pazartesi

Kırk bir kere maşallah!

Babaanneme sorsan yetmiş, hadi taş çatlasın yetmiş beş yaşında. Gerçi Nebahat Çehre için yaşsız kadın diyorlar ama o diyenlerin hiç biri tanımaz babaannemi. Tanısalar, kime ne diyeceklerini bilirlerdi zaar.
Babaannem benim nazarımda tam bir ihtisas konusudur. Bilim adamları, sonracığıma sosyologlar, pzikoloklar neyim hepsi gaflet uykusunda. Gelin birlik olun, şu kadıncağızın genlerini, sinir hücrelerini ne varsa işte, Allah için bir inceleyin. Bakın Allah’ın adını verdim.

Yüze merdiven dayamış ama yaşama zevki desen onda, gezme aşkı onda, mizaha bayılır bir de. Gam keder hak getire. Öyle tadını kaçıran kavramların hiç birini almaz kamusuna. Vallahi de billahi de abartıyorsam ekmek Mushaf çarpsın.
Şair demiş ya hani mutluluğun kahvaltıyla bir alakası olduğunu düşünüyorum filan, uzun yaşamanın sırlarının babaannemde olduğunu düşünüyorum ben de. Yok bu  cümlede bir mantık aramayın şimdi. Aklıma geldi öylesine yazdım.
Geçen gün ablama kahve falı baktırmaya gitmiş misal. 95 üstü bir kadından bahsediyorum burada. Yani üst metni okumadan atlaya zıplaya bu paragrafı okuyorsanız hani. Ablam da kadıncağızın gönlü hoş olsun diye, sallamış iki üç kelam. Bir de duydum ki milli piyango bileti alıyormuş arada.

Demek ki neymiş, ruh yaşlanmıyormuş. Kırk bile olmadan hayattan elini eteğini çeken insanlar tanıyorum ben.
Bırak başkalarını, ne zaman umutsuzluğa kapılsam babaannem gelir aklıma. Anında yükselir moralim. Zıpkın gibi oluveririm. Allah herkese babaannemin ruhundan bir gıdım üflese, dünyadaki bütün psikoloji uzmanları aç kalır aç.

En son geçen yaz gittim ziyaretine. Eski bir fotoğraf geçmişti elime. Elli sene evvel kaybettiği kocasıyla birlikte çektirmişler. Saçları uzun örgülü filan. Uzattım resmi, 3 saniye baktı ve “saçlarım da pek güzelmiş o zamanlar” dedi sadece. Babaanne dedeme baktın mı doğru söyle dedim. Aaaa, deden de mi vardı o fotoğrafta ver bakayım” demez mi?

Haaa, dedim. Çözdüm ben şifreyi. Kasımpaşalı bu kadın!
Bu iş genlerle falan olacak iş değil arkadaş! Bu dünyada on yıl daha ya yaşarım ya yaşamam. Ota boka her şeye takarım çünkü. Öyle monte etmiş yaradan.


Son olarak, babaannem doğduğu günden beri, yılın yedi ayını Torosların yaylalarında, etrafına çam ağaçları ve meyve bahçelerinin hakim olduğu iki katlı evinde geçirir. Mesajı alanlar bir adım öne çıksın şimdi.

2 yorum:

  1. nuri yıldız

    asıl tutsaklık, yüreğin gittiği yere bedenin gidememesiimiş....
    geçenlerde babamı köyde çok büyük ceviz ağacının oldukça yüksek olan bir dalında gördüm. ödüm koptu. yaşı 76, ben çıkmaya cesaret edemiyorum. demek ki ne imiş? insanlar yaşının olduğu yerde değil, yüreklerinin çıkabildiği yere çıkabiliyorlarmış...vesselam....anlayana....

    YanıtlaSil
  2. süpper:) Çok tuttum ben bu babanneyi :))

    YanıtlaSil