24 Mayıs 2013 Cuma

Hayatın hıncını minibüs şoföründen çıkarmak diye bir şey var






İnsanın dünyası işiyle evi arasındaki iki kilometrede zuhur ediyorsa, haliyle kendi mıntıkana yoğunlaşırsın. Bu gayet insani bir duygu durumudur. Ne zamandır dile getirmeyi düşündüğüm bir mevzu var çok afedersin.

Şimdi benim bu her mesai dönüşü kendimi, kendi cehennemime atmak için bindiğim dolmuş var ya, Erikli-1 olan hani. Çünkü Erikli-2’yi sadece en radikal kararlarımı almak için kullanırım. Öyle bir misyonu var zihnimde Erikli-2’nin. Canım Erikli-2.

 Mevzu bu değil. Dolmuşa biner binmez şoföre parayı uzatıyorum misal, zira mesafe kısa, para üstünü aldım alamadım stresi bir an evvel bitsin fikriyle derhal parayı uzatıyorum. İlişki durumumu ifade eden cümleyi patlatıyorum: “Şuradan bir kişi uzatır mısınız?( öğretmen)”

 Niye öğretmen? Çünkü öğretmen, sivil vatandaşa göre, 25 kuruş daha az ödüyor. Bu tartışılır, tartışılmaz ayrı konu. Zira Allahsızlığın lüzumu yok.

Konumuza dönelim. Bunu, oturma eylemimi gerçekleştirdiğim yerden uydurmuyorum. Dayandığım sağlam veriler var. Aydın Şoförler Otomobilciler Otobüsçüler ve Minibüsçüler Odası’nın yönetmeliği gibi mesela.

 
Şoförler, aydın insanmış bak, anlar laftan sözden diyorum ama kime diyorum. Bazen duymamazlıktan geldikleri oluyor.

Bir çok kez başıma geldi, gelmeye de devam edecek. Bir buçuk lirayı uzatıyorum, efendi efendi yirmi beş kuruşun gelmesini bekliyorum. Mesafe daraldıkça, ben de daralıyorum. O yirmi beş kuruş buraya gelecek! Kafam güzel. Ayran içmişim. Gelmiyor. Son yüz metre kala bir atak yapıp şoföre hatırlatıyorum “Şey ben bi öğretmen uzatmıştım da, yirmi beş kuruş gelmedi halen”

 Şoförün iç sesi: “Şimdi ben seni iki seksen bi uzatıcam!”

 Hoopss! Bazı kelimeler bazı anlamlara gelmiyor albayım. Alayım ben yirmi beş kuruşumu. Şoförün manidar bakışları eşliğinde yolcular elden ele parayı bana uzatıyor.
 
Yanımda oturan eleman, komşuluk hissiyatıyla karışık, beni desteklemek zorunluluğu altında ezim ezim ezilirken “E tabi, mevzu beş kuruş, on kuruş mevzusu değil, hakkını bir kuruş da olsa almanın anlam ve önemi”

 Ana fikir bu gibi görünse de bana pek öyle gelmiyor. Hayata olan hıncımı minibüs şoförlerinden almaya odaklanmış bir ömür tüketiyordum sanki. Yoksa küçük hesapların insanı olup olmamamla bir alakası olduğunu sanmıyorum. Ağzına yandığımın hafızasından atamadığım, atmaya çalıştıkça kene gibi yapışan, uğradığım haksızlıklarla geçen yıllarım ve bu haksızlıklara sırf o yaşlardaki toyluğumun vermiş olduğu sinmişliğin, silikliğiyle karşı koyamayışlarıma bir başkaldırı!

Çayım soğumuş, çayın altını yakıp gelicem.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder