21 Mayıs 2013 Salı

Özet geçiyorum

Fotoğraflarla aram, son birkaç yıldır iyi sadece. Bilinçaltımın bir tür kendimi cezalandırma yöntemi olabilir. Son kırk yılın yaşanmış olumsuz şartlarından da olması muhtemeldir.

Hiç bebeklik fotoğrafım yok. Çocukluktan var iki tane. Nasıl güzel gelir bana. Hepsi o kadar. Liseyi bitirdiğim gün, can dostlarımla yaptığımız havuz partisinin fotoğrafları da yok ortada. Aslında öyle bir havuz partisi de yok. Tıpkı öyle can dostlarım olmadığı gibi.

Ardından üniversite. Dini cemaatlerle, verdikleri iki kuruş için çalıştığım basın bürosu arasında mekik dokuduğum yıllarda bir de baktım nikah masasındayım. Tanımadığım insanlardan iki de şahit. Fotoğrafçı mı, o da yok ortalıkta. Belki işi çıkmıştı. Peki ya annem babam? Daha mühim işler vardı belki hayatta. Sonra bomboş koca salona döndüm ve dedim ki “bu nikaha itirazı olan var mı?
Gülüştük.
Üniversite bitti. E mezuniyet balosu fotoğrafları? O da yok. Tüm klişelerin saçma geldiği yıllardı. Aylardan sonbahardı. Fotoğrafçı göçmen bir kuşa dönmüş o ara “Ben Güney’e gidiyorum. Buralarda durulmaz artık. Stop.” yazılı bir de telgraf çekmiş. İyi dedik. Ona da tamam.

Okul bitti, iki ay sonra anne oldum. Güneydoğu’nun kuş uçmaz kervan geçmez bir köyündeyim. Issız bir adanın bile bunun yanında, ışıltılı bir şehir sayılabileceği bir mezra. Kucağımda benden medet uman bir yavru ceylan. Bana yabancı. Ben de ona. Acınası. Ben miydim şimdi onun annesi? Peki ya fotoğrafçı? Dönmeyecekmiş Güney’den. Çok sevmiş oraları, yerleşmiş. Birkaç da hayvan almış, besliyormuş hayvan herif.

Sonra bir ara ülkenin kuzeyinde buldum kendimi. Bir dağ köyünde. Can sıkıntısından çifter çifter doğurduğum yıllardı. Gözlerim yine fotoğrafçıyı aradı. Olmaz ya, belki döner diye. Umut insana hediye.

İstemediği bir rolü oynayan film artisti gibi insan. Galada fark ediyorsun rolünün sıkıcılığını. Filmin yarısında “Ben gideyim artık” desen de, kimse iplemiyor. Madem başladık bitirelim diyorsun o zaman. Böyleyken böyle.

Uzun hikaye vesselam. Herkesin bir kitabı vardır boynunda demişti Elvan bir keresinde. İçimi acıtır bu cümle.
En sevdiğim fotoğrafımdır bu. Burcu çekmişti. İyi kızdır Burcu. Gözlerimdeki hüznü iyi bilir. En çok da bu yüzden severim onu


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder