Babam aklıma geliyor bazen. Ama son görüntüsüyle her seferinde. Nasıl mı? Dur anlatayım. Ben Şanlıurfa'ya gidiyordum bir gün. Göreve yani. Otobüs terminaline kadar getirmişti beni. Sonra ben otobüse bindim. O bana aşagıdan el sallıyordu. Sanki bir daha birbirimizi hiç göremeyeceğimizi tahmin etmiş gibiydi. Böyle nasıl desem, buruktu. Keşke gurbet ellere hiç göndermeseydim seni, dermiş gibiydi. Ya da bu son veda bak! İyi bak bana, gibi. Dememiş de olabilir. Sonra aradan üç beş ay geçti. Ölüm haberini almıştım. Koşa koşa memlekete döndüm tabi. Babam İstanbul'da ölmüş meğer, ölüsünü bekledik bir gün, bir gece. En uzun geceydi işte o. Gün doğumunu en son o zaman izledim belki de. Çünkü gün doğumları, bir babanın ölüsünü beklemekle aynı şeydir kimileri için. Gün doğdu ve babam geldi. Yani ölüsü. Bahçede ölüsünü yıkadılar filan. Yakınları tek tek ölüsüne bakmalıymış dediler. Adetmiş işte nebleyim ben. Herkes baktı, sıra bana geldi. Bakmam dedim. Bakamadım. Bakmadım. Kollarımdan filan zorla çekmeye çalıştılar. Bakmazsan acın uzun sürer, dediler. Olsun, dedim. Dayanırım ben. Meğer büyük sözü dinlemek lazımmış arada. Ben hiçbir zaman büyük sözü dinlemedim ki. Bütün hatalarım bu yüzdendi belki de. Bu da öyle. İnsan sevdiklerinin ölü yüzünü görünce, ölüme ancak o zaman inanırmış. Yoksa inanması güç. Kötü bir şaka gibi ölüm.
Hele de babalara ölüm hiç yakışmıyor hiç!
gormek de ise yaramiyor. cogu gece ayni ruyayi gormekten -dirilmis bir baba- kurtarmiyor seni.
YanıtlaSilben buyuklere hicbir zaman inanmadim zaten ama hep dinledim.
gun batimi da bazilari icin bir babanin olusunu beklemekle ayni sey. oyle. suleymaniye'den hem de.
silan
aglattınız gece gece..
YanıtlaSil:((
Allah tum sevdıklerımızı cennet mekan eylesın ınsaallah dua ıle