18 Nisan 2013 Perşembe

En çok ihtiyacımız olan şey

Bugün son ders sosyal kulüpler etkinlikleri dersi idi. Sekizinci sınıflardan ilk defa gördüğüm bir öğrenci sınıfa girdi. Ceket omza atılmış, ağzında sakız. Sınıfa beş on dakika geç geldi. Umursamaz tavrıyla geçip en arka sıraya oturdu. Adını sordum, Hasan'mış.Beni hiç iplemediği ayan beyandı. Bütün sınıf önce biraz hava, su, toprak muhabbeti ettik. Sonra ona, sıkılıp sıkılmadığını sordum. Eh işte..., dedi. İçten içe sabrımı zorlasa da onunla iletişime geçmekte ısrarlıydım. Ankaralı olduğunu, aktar dükkanları çalıştırdıklarını söyledi. Sonra sınıfa gruplara ayrılıp "isim- şehir oyunu" oynamayı teklif ettim. Biz altı kişilik gruptuk. Hasan'ı yanıma aldım. Oyunda gayet iyi gidiyordu. Sürekli onu takdir ediyordum. Ben onu takdir ettikçe bana karşı tavırları değişmeye başladı. O küstah ergen gitmiş, yerine beyefendi ve mahcup bir genç gelmişti. Oyun sırasında ona sürekli sorular soruyordum. Baba mesleği olan aktarlık işini devam ettirmek isteyip istemediğini, bitkilerin faydaları, lisede hangi okulları hedeflediğini, Bursa'ya alışıp alışamadığını...Hepsine makul ve düzgün cevaplar veriyordu. Aramızdaki buzlar bir anda ermişti. Oyunda birinci biz olmuştuk. Bitki isimleri konusundaki üstün başarısından dolayı onu bir kez daha takdir ettim. Zil çaldı ve sınıfları terkettik. Mevzu şu ki; yaş kaç olursa olsun, her insanın ihtiyacı olan tek şey değer görmek, takdir edilmek. Başımıza ne geliyorsa takdir cimrisi insanlar yüzünden geliyor. stop.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder