27 Eylül 2012 Perşembe

Katlanabilir bardak

Bahçede nöbetçiyim. Dokuz on yaşlarındaki birkaç oğlan çocuğu küçük bir pet şişeyi kumla doldurmuş futbol maçı yapıyorlar. Fakirlik, yaratıcılığı kesinlikle tetikleyen bir kavram.

Pınar, Ankara'da yaşayan eğitimli bir anne babanın kızıydı. İnsan sevgisiyle dolu kalbi beni ona çekerdi. Sınıfsal ayrımcılığa karşı bir bünyeye sahipti. İnsandı. Onunla sohbet etmek yeryüzünden bir süreliğine ayrılmakla neredeyse eşdeğerdi.

Her yaz Torosların yaylalarında oturan babaannesine geldiği için mutlaka karşılaşırdık. Babannesi ile bizim evimiz karşı karşıyaydı. Pınar'ın gelişini iple çekerdim. O, dünya ile kurduğum en önemli bağmış gibi gelirdi. Bana dünyayı anlatırken, bağışladığını bilemezdi.

Ne zaman gelseler, mahallenin çocuklarına daha evvel hiç görmediğimiz hediyeler getirirlerdi. Bunlardan aklıma mıh gibi çakılan rengarenk, katlanabilir, kapaklı bir bardaktı. Çok özel gelmişti bana bu hediye. Bildiğim bardaklara benzemiyordu çünkü. Bardak dediğin katlanamaz bir şeydi. Fakat bu bal gibi de katlanıyordu. Okul bir an evvel açılsa da bu bardakla ders aralarında su içsem diye hayallere dalıyordum. Kazık kadar oldum halen o yazı unutamam. Çünkü o yaz hayatın aslında o kadar da boktan bir şey olmadığını öğrenmiştim. Bu önemli bir adımdı.

1 yorum:

  1. Katlanabilir bardak ararken sizin yazınızı okudum.Beğendim.Bloğunuzu takip etmeyi düşünüyorum.Saygılar...

    YanıtlaSil